Dua mı? Bilim mi?



Dua mı? Bilim mi?

İnsanlık her yüzyılda bir salgın hastalıkla karşı karşıya kalıyor. Koranavirüsün çıkmasıyla insanlığın tanıştığı “Covid-19” virüsü de insanları bir tartışmanın içine çekerken, bir tarafta her fırsatta hıncını dinden almaya çalışan, din ve dini hayatın temsilcileri ile diyalog kurmayı reddeden bir kitlenin varlığı ortaya çıktı. Anlaşıldı ki bir tarafta dinin temel gaye ve hikmetini, dini ilimlerdeki usul ve esasları anlamadan sosyal medya sayesinde gündem oluşturabiliyorlar. Konu ile ilgili Türkiye Gazetesinde, “Büyük salgınla karşı karşıya kalan insanlık bir taraftan bilimin tüm kazanımlarını seferber ederken bir yandan da yaşadığı travmayla baş edebilmek için Yüce Yaratıcıya sığınıyor. Fakat sanki dua ettiğimizde bilime düşman oluyormuşuz veya bilime güvendiğimizde de duaya karşı geliyormuşuz gibi bir çatışma alanı oluşturuluyor” (Prof. Dr. Hilmi Demir/ Türkiye Gazetesi)

Türkiye Gazetesinde dua mı? Bilim mi? Sorusuna Prof. Dr. Hilmi Demir aynı isimli makalesinde bu sorunun cevabını veriyor: 

Modern insan aşırı stres ve kaygı ile baş edebilmek için meditasyondan manevi rehberliğe kadar birçok yola başvuruyor. Meditasyon araçlarından biri olarak gördüğü yogayı yadırgamayanların namazı, duayı yadırgaması gerçekten makul olmaktan daha çok ideolojik bir saplantı olarak görülüyor. Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde bireyin sahip olduğu dinî inançları ve yaptığı dinî pratikleri, genelde stres ve kaygıdan kaynaklanan psikolojik çatışmaları azaltmak için kullanılıyor.

İnsanlar yalnızca ödül ve ceza ile motive olmuyorlar. Harry F. Harlow, Wisconsin Üniversitesi’nde 1949 yılında sekiz maymunla yaptığı deneyde bunu ispatlamaktadır. Harry F. Harlow, Wisconsin Üniversitesi’nde 1949 yılında sekiz maymunu, öğrenme konulu iki haftalık bir deneye tabi tutar. Deneye göre maymunların önlerine getirilen bulmacayı çözmek için üç şartı yerine getirmeleri gerekiyordu. Öncelikle dikey olarak gömülü iğneyi dışarı çekmek, kancayı açmak ve son olarak menteşeli kapağı kaldırmaları gerekiyordu. 

Araştırmacılar, maymunların nasıl tepkiler vereceklerini gözlemlemek ve onları iki haftanın sonunda girecekleri sorun çözme testlerine hazırlamak için bu mekanizmaları kafeslere yerleştirdiler. Buna karşılık mekanizmalar kafese konur konmaz beklenmeyen bir şey oldu. Harici bir zorlama ve araştırmacılardan herhangi bir komut gelmemiş olmasına rağmen maymunlar büyük bir dikkat, konsantrasyon ve keyifle bulmacalarla oynamaya başladılar. Çok geçmeden, mekanizmanın nasıl çalıştığını keşfetmeye başlamışlardı.

Harlow, ‘Görevin icrası içsel bir ödül sağladı’ diyerek bu durumu açıklamaktadır. Anlayacağınız; maymunlar sırf bulmaca çözmekten haz aldıkları için çözmüşlerdi. Görevin verdiği keyif, kendi ödülünü de getirmişti. Maymunlara ödül olarak örneğin; pirinç verilseydi, bulmacaları çözmede daha yüksek bir performans göstereceklerine şüphe yoktu. Ancak Harlow bu yaklaşımı sınadığında maymunların daha fazla hata yaptıklarını ve bulmacaları çözme girişimlerinin sayısal anlamda azaldığını tespit etti.

Harlow’un yaptığı deneyden çıkarımla; kişinin yaptığı işe inanması, onun gerecekten kendi varoluşu için önemli olduğunu düşünmesi, başarıya giden en önemli motivasyondu. Düşünsenize laboratuvara giren bir bilim adamı, alacağı maaşı veya takdiri değil de kutsal olduğuna inandığı Yüce Yaratıcı’sına hizmet ettiğini düşünüyorsa bu onun içsel motivasyonunu sağlamış oluyordu. 

İnanan bir bilim adamı için, Mâide Suresi  32. âyetteki ilahi beyanda “Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur” ifadesinden daha güçlü bir motivasyon var mıdır? Bu yüzden dua bilimin ne düşmanı ne de rakibidir. Tam aksine dua bilim adamının kalbine seslenen ilahi bir beyandır.

Dua edenlerin bilim yaptığı, bilim yapanların da dua ettiği bir çağda yaşıyoruz. Duaya da bilime de ihtiyacımız var. Biz Ebu Hanifelerin, İmam Matüridilerin, Hoca Ahmet Yesevilerin talebesiyiz. Büyük mühendis İbnü’l-Cezerîlerin, büyük kentlerin mimarı Sinanların yolu dinin bu hikemi yorumundan geçiyor. Fatih Sultan Mehmet’in Sahn-ı Seman Medreselerinin başına geçirdiği Ali Kuşçu’nun bir astronomi ve matematik bilgini olduğunu unutmayın! Anadolu’nun çocukları gökyüzünü keşfe çıkarken alnı secdeye değer. Ne Bâtıni, Selefi tutucuların yolu ne de materyalist pozitivistlerin yolu yolumuzdur. Seccademizle bilimi asla kavga ettirmeyeceğiz! Bu kavgadan FETÖ gibi ezoterik, sapkın cemaatlerin faydalandığını da artık biliyoruz.

Dini, aklın alanının dışına atarsanız o zaman oraya “dinimsi” sahtekârların tezgâh açmasına yol açarsınız. Bu yüzden korkmayın! Dua etmek sizi bilim düşmanı yapmadığı gibi dua etmemek de sizi daha iyi bir bilim adamı yapmaz. Zaten bunlar arasında nedensel bir bağ olduğunu düşünüyorsanız, analitik düşünme yeteneğinizde sorun olduğundan dolayı önce mantık öğrenmeye başlayın derim…(Prof. Dr. Hilmi Demir, Türkiye Gazetesi)

Dua mı? Bilim mi? Diye neden tartışalım. Dua bilimin ne düşmanı ne de rakibidir. Tam aksine dua bilim adamının kalbine seslenen ilahi bir beyandır. Demir’in cümlesi net cevap: 

” Dua edenlerin bilim yaptığı, bilim yapanların da dua ettiği bir çağda yaşıyoruz. Duaya da bilime de ihtiyacımız var. Anadolu’nun çocukları gökyüzünü keşfe çıkarken alnı secdeye değer. Ne Batıni, Selefi tutucuların yolu ne de materyalist pozitivistlerin yolu yolumuzdur. Seccademizle bilimi asla kavga ettirmeyeceğiz! Bu kavgadan FETÖ gibi ezoterik sapkın cemaatlerin faydalandığını da artık biliyoruz”  (Prof. Dr. Hilmi Demir/Türkiye Gazetesi)
Sonraki
Önceki Konu
Önceki
Sonraki Konu »

1 yorum:

yorum
hey bilir o
admin
3 Kasım 2020 02:57 ×

Aynen katılıyorum Dua mı? Bilim mi? Diye neden tartışalım. Dua bilimin ne düşmanı ne de rakibidir. Tam aksine dua bilim adamının kalbine seslenen ilahi bir beyandır. Prof. Dr. Hilmi Demir'in de açıkladığı gibi"Seccademizle bilimi asla kavga ettirmeyeceğiz! Bu kavgadan FETÖ gibi ezoterik sapkın cemaatlerin faydalandığını da artık biliyoruz" Anadolu’nun çocukları gökyüzünü keşfe çıkarken alnı secdeye değer.

hey bilir o
Cevapla
avatar