Hamza Aslan
Osmanlılar
eğitime çok önem vermişlerdir. Selçuklu Devletinin meşhur veziri Nizam-ül Mülk kurduğu Nizamiye
Medreselerini örnek almıştır. Medreselerin ilk kuruluşu Orhan Gazi dönemine rastlamaktadır. 1330’da
İznikte vakıf olarak kurulmuştur. Osmanlının
Vakıf geleneği malum olduğu üzere nerede ihtiyaç varsa bir vakıf kurularak
çözüme kavuşturulmuştur. Medreselerin müessese olarak son halini alması Fatih Sultan Mehmet tarafından istanbul’un
fethinden sonra olmuştur. Kendi adını
taşıyan medreseler yani Fatih Medresesi bundan sonra yapılacak tüm medreseler
için örnek teşkil etmiştir.
Kanuni sultan Süleyman han zamanında yapılan medreselerle,
Osmanlı eğitim sisteminde medreseler son
halini almıştır. Medreselerden yetişen
alimler devletin kritik kabul edilen kadılık, müftülük, vezirlik, katiplik gibi
önemli görevlerinde vazifelendirilmiştir. Bu görevlendirme öncesi şimdi diploma
o zaman ki adıyla icazet almadan
görevlendirme yapılmazdı. İcazette Medresenin öğretim üyeleri tarafından
verilirdi.
Osmanlılarda
eğitim sisteminde Medreseler kadar, Enderun mekteplerininde ayrı yeri vardır. Enderun
mekteplerinide ayrı bir makalemizde inceleyelim. Osmanlılarda Enderun mektebinden
önce Devlete yönetici kadrosu, devlet erkanı medreselerden yetişirdi.
Medrese
vakıf ilişkisi
İlk kuruluşundan itibaren vakıf olarak kurulmuştur. Vakıflar
bir mütevelli yani güvenilir yönetici olarak bir kişi tarafından yönetilir.
Medreselerin inşası külliye olarak yapılır, içerisinde: darüşşifa, hamamı,
cami, dershaneler, talebe ve öğretmenler için odalar, yemekhane bulunurdu. Odalarda
bir kıdemli talebe, bir yeni talebe (çömezde) kalırdı. Çömez talebe
kıdemlinin hizmetini görür, yemeğini getirir. Kıdemli talebede ona derslerinde
yardımcı olur. Bir yerde usta- çırak usulü uygulanmış olur. Talebelerde ders
durumu ve seviyelerine göre değişik isimlerle adlandırılırdı. Suhte yani softa
veya danişmend olarak isimlendirilirler.Hocalarda seviyelerine göre
Müderris (profösör), Muallim ve muid (öğretmen, araştırma görevlisi) olarak adlandırılırlar. Müderrisleri
görevlendirme, görevden alma vakıf yöneticisinin yetkisindeydi. Ancak Fatih Medreselerine atamayı kazaskerler
yapardı. Süleymaniye Medresesi içinde müderrislerin görev yapacak olanlar aynı
zamanda yüksek kadılık yapmaya hak kazananlardan seçilirdi. Yani hukuk
profösörlerinden seçim olurdu.
Fatih
Medreselerinin yapısı
Fatih
medreselerini yapımıyla beraber ülkedeki tüm medreseler bir sınıflandırmaya
tabi tutuldular. Müderrislerde bu sınıflandırmaya göre, Yevmiye
olarak adlandırılan ücretlendirmede yirmili (Haşiye-i
Tecrid) otuzlu(miftah) kırklı (Telvih) ellili (haric ve dahil) olarak ayrıldı.
İstanbul medreselerinde eğitimin safhaları ilk önce sıbyan mektebinde eğitime
başlar. Sonra sırasıyla yirmili, otuzlu,
kırklı medreselerden sonra hususi ders ve hocaları müteakiben haric
medreselerine gelirdi. Haric
medreseleri orta okul seviyesindedir. Lise seviyesinin karşılığı dahil medreseleridir. Dahili bitiren imamlık yada ilkmektebe öğretmenlik yapma imkanı vardır. Ya da adliyeye
müracaatla beraber staj ve sınavla kadı yardımcısı olur. Yüksek okula devam etmek isteyen Fatih medresesine gider. Orada
göreceği eğitime binaen Sultan II.
Beyazıt’ın yaptırdığı altmışlı
medrese ve buradanda Süleymaniye Medreselerine gider. Burası artık okumak
isteyen için en üst seviye, lisansüstü
bir okul denginde, buradan tabib, cerrah, mühendis olup ordunun ihtiyacına da
hizmet ederdi.
Sınıf
geçmek yok Ders geçmek var
Osmanlı
eğitim sisteminde medreselerde sınıf geçmek yoktu. Ders geçmek vardı. Günde dört veya beş ders
okutulur. Ders verilen öğrenci sayısı 20'yi geçmezdi. Her ders içinde ayrı
öğretmen veya profösör derslere girerdi. Öğrenci –öğretmen ders işleyişi
birebir olur, öğretmen gerektiğinde dersi öğrenciye en ince ayrıntısına kadar
izah eder. Sonra öğrenciyi dinler, hata varsa düzeltir.
Osmanlı eğitim sisteminde medreselerde her türlü dini
ilimler ve tarih, coğrafya, geometri, aritmetik, tıp, fizik gibi pozitif
dersler okutulurdu. Kanuni Sultan Süleyman Han zamanında kendi durumuna göre 20-25 yaşında medrese eğitimini bitirirdi.
Eğitim tamamlandığında Müderrisler heyeti yani öğretim üyeleri tarafından
yapılan sınavla başarılı olursa icazet
name yani diplomasını alırdı.
Bunun anlamı hocasından gördüğü şekilde öğrenci okutabilme ve kitap yazabilme adına
verilmiş izin demektir.
Osmanlı eğitim sisteminde medreseler yıllarca
memur, din adamı, hukukçu, doktor, cerrah yetiştirerek hizmet ettiler. İlim
hayatına yapmış olduğu hizmet 1924 yılında kapatılana kadar sürdü. Medreseler
yaptıkları hizmetlerle tarihe iz bırakanlar olarak yerini almıştır.
Kod ÇeviriciKod Çevirici EmojilerEmojiler