Osmanlı Tokadı Nedir?

  Yazar: Hamza Aslan


  
Her milletin kendi geliştirdiği bir döğüş sanatı vardır. Japonların karate, Çinlilerin kung fu, Korelilerin teakwando geliştirdiği yakın döğüş tekniklerini örnek olarak verebiliriz. Türklerin geliştirdiği döğüş sanatı var mı? Bu sorunun cevabı: Türklerin döğüş sanatı Osmanlı Tokatı diyoruz. Kendine has tekniği, vuruş şekilleri ile kültürümüzde ayrı bir yeri vardır. Osmanlı Tokatının kaynağı tabi Orta asyadan Hunlar, Göktürklerden geldiği kesin, zamanında Çin komşumuzdu. Çin kaynakları bunlardan bahsetmez. Yapılan kazılarda bulunan Türklere ait kalıntıları saklamaları onları şüpheli duruma sokmaktadır. Biz Osmanlı Tokadını kim kullanır? Savaşlarda nasıl kullanılmış, nasıl bir teknik bunları inceleyelim.

Osmanlı Tokatı kültürümüzde herkesin bildiği bir teknik değildir. Osmanlı Tokadını kullananlar, savaş meydanlarında en önde azablar adı verilen bir sınıf askerler savaşırdı. Azabların kullanılma amacı daha çok düşmanın seçkin askerlerini yormak, dağıtmak aynı zamanda hafif silahları kullanılmaz duruma sokmak için kullanılırlardı. Azablar Osmanlı Tokatını iyi kullanırlardı. Çıkarttığı ses ile bir taraftan çıplak el ile düşman birliğine dalan askerler, düşmanda psikolojik yıkıma sebep olup üstünlük ele geçirilirdi.

Azab askerlerinin yetişme tarzına bakalım. Azab askerleri sarayda yetiştirilirdi. Çocuk yaşta alınıp beslenmelerine dikkat edilir. Protein ağırlıklı beslenerek cüsse olarak iri yarı, kuvvetli yetişmeleri sağlanırdı. Küçük yaşlardan itibaren diğer deyimle çekirdekten yetişme asker olurlardı. İyi eğitim alırlar, Osmanlı Tokatını burada öğrenirlerdi. Osmanlı Tokatına mermerle çalışırlardı. Osmanlı Tokatını Delibaşlar ve Deliler diye tabir edilen sultanın sadık askerleri de kullanırdı. Osmanlı Tokadı döğüş sanatı mıdır?

Osmanlı Tokadı, Osmanlı ordusunun bir kısım askerleri tarafından kullanılan döğüş tekniği veya döğüş sanatı diyebiliriz. Çünkü çıplak elle düşmana vurdukları zaman sersemleten, bayıltan, felç eden, öldüren bir vuruş tekniğidir. Vuruş tekniklerini inceleyelim.

Osmanlı Tokadı Avuç İçi Tekniği

Avuç içi tekniğinde rakibin yüzünün ortasına burun kısmına gelecek şekilde avuç içi ile yani el ayası ve bilek birleşim kısmı ile vurulur. Bu teknik hasıma öldürmek için kullanılır. Ölümcül bir vuruş şeklidir. Bu teknik için kol kuvveti, kas kuvveti, hız bir bütün olarak eğitimlerde çalışılır. Bu teknik çok zor olmasına rağmen at üstünde uygulandığında etkisi çok fazla olurdu. Bu tekniği Osmanlı ordusundaki deliler ve delibaşlar çok iyi uygulardı.



Osmanlı Tokadı Silme Tekniği

Bu tekniğin özelliği kulak ortasından başlayıp, yanaklardan aşağıya parmaklar bitiştirilmeden kol bükülmeden vurma gücü omuzdan alınarak atılır. El bilekten bükülür. En son itme kuvveti çenede toplanarak bu vuruş ile düşmanın boynu rahatlıkla kırılabilir. Silme tekniği zırhlı yüzeylere de gerektiğinde uygulanırdı. Yapılan kazılarda bulunan miğferlerde el izlerinden oluşan darbeler mevcuttur. 

Osmanlı Tokadı Elin Tersi Tekniği

Savaş sırasında hamle boşa giderse ilk hamlenin devamı kombin gibi düşünürsek boşa çıkan el ile tersiyle vurur. Bu tokat zaman kazandırır. Elin parmakları bitişik olmalıdır. Darbe elin kemikli kısmıyla vurulmalıdır.

Osmanlı Tokadı Serme Tekniği

Bu teknikte eller bitişik kişinin burun ve ağız ortasına aşağıdan yukarıya kol gerektiği kadar kalkar. Savrulmaya neden olur. Savunma amaçlı olarak bir anda hasıma aşağıdan yukarıya çıkarılabilir.Etkili bir vuruştur. Düşmanın bayılmasına neden olur. 
  
Osmanlı Tokadı Süvari Tekniği

Bu teknik at üstünde kullanılan, kaçan düşmana, enseye atılan atlar yan yana gelince aşağıdan yukarıya enseye vurularak uygulanır.Bu tokat çok hızlı atılan bir tokattır. Tokatı atanın amacına göre hasımda bayılma, felç, ölüme kadar gidebilir.
Ecdadımızın Osmanlı Tokatının bir döğüş sanatı olduğunu bilmediğimiz gibi, bunun gibi bir sürü kültür ve geleneğini yeni öğreniyoruz. Sahiplenmeme, dışlamanın yanlışlığı ortada, et ile tırnak birbiriden nasıl ayrılmazsa tarihle olan bağımızı kesemeyiz. Gökten zembille inmedik. Ecdadımızın kültürüne ve geleneklerine sahip çıkmalıyız. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Osmanlı tokatını yemeyen nasıl olduğunu bilmez. 
 

        
Sonraki
Önceki Konu
Önceki
Sonraki Konu »