Osmanlılarda, hayvan sevgisi

 Yazar: Hamza Aslan




Ecdadımız her işinde Allahın rızasını gözetmiş, yüce dinimizin emirlerine göre hareket etmeye çalışmıştır. Dinimize göre müslüman’ın Müslüman üzerine hakkı, kul hakkı, anne- baba hakkı, karı-koca hakkı, çocuk hakları, hayvan hakkı şeklinde bir sınır çizilerek insan başı boş bırakılmamış. Osmanlılar dağdaki yırtıcı hayvanları bile düşünürek  vakıf kurmuş, kışın dağlara et bırakmıştır. Peygamber efendimizin buyurdukları gibi:” Yeryüzündeki mahluklara acımayana, göktekiler acımaz.” (Taberani) hadisi şerifi mucibince hayvanlara şefkatle yaklaşmışlar.

Peygamber efendimizin daha önceki milletlerden anlattığı,kötü bir kadının köpeğe su vermesi sebebiyle cenneti hak etmesi, Kediyi aç bırakıp ölümüne sebep olan Saliha kadının cehennemlik olmasını anlatması, ecdadımızı etkilemiş. Bu yüzden hayvanlara karşı hep şefkatle yaklaşmıştır. Binalar yapılırken bile kuş evi ekler, su içmeleri düşünülerek su yalağı unutulmazdı. Osmanlı devletinde ata, eşeğe fazla yük yüklemenin cezası vardı. Hayvanın dili yok ki derdini söylesin diye bakımına, suyuna, yiyeceğine çok dikkat edilirdi. Osmanlılarda, hayvan sevgisi kaynağı kul hakkının kötülüğü izah edilirken, hayvan hakkı,  insan hakkından daha yukarı seviyede tutulmuştur. Sebebini ise izah ederken insana hakkı verilip helalleşme imkanı var iken, hayvanla böyle bir durum olamayacağı için daha hassas davranılmıştır.  

Osmanlılar, kedilere, köpeklere de dokunulmazdı. Aç olanlar beslenir. Hatta zabıtalar hayvanların aç olup olmadığını kontrol ederlerdi. Cuma günü yük hayvanlarının dinlendirilmesi ile ilgili ferman bile çıkmıştır. Vakıflar arşivi ecdadın hayvan sevgisini, merhametini, duyarlılığını göstermeye yeterli olur, çünkü öyle ilginç vakıflar var ki leylekler, kediler, köpekler için kurulan vakıflar vardır. Son dönem evler ahşap olduğundan her enin mutlaka kedisi olur, kediler evin bir üyesi olarak değerlidir.
İstanbul sokakları o dönemi anlatan resimlerde görüldüğü gibi sokak köpekleri ile meşhurdur.


 İstanbul’a gelen yabancı seyyahlar, o kadar köpeği görünce çok şaşırırlardı. Bu durumu Avrupalılar çoğu zaman eleştirirler. Köpeklere, kedilere zaman ayırıp onlarla ilgilenen ihtiyarlara rastlamakta mümkündür. Bir İtalyan seyyahın gözleminde yer alan ifadeler durumu anlatmaya yeterli olacaktır:”Yüzlerce köpek Topçu kışlasının önünde toplanmış bağırıyorlardı. Az sonra omuzlarında uzun sopalarla kazanları taşıyan askerler çıktı. Köpekler sevinçle hoplayıp zıplamaya başladılar. Şanslı yaratıklar, istanbulda köpekler bile itibarlı” İttihatçılar Abdülhamit han’ı tahttan indirip hürriyet getirdik derler. Hayırsız ada olayı ittihatçıların ilk icraatlarındandır. İstanbul’un köpekleri toplanıp hayırsız adaya bırakıldılar. Ne yazık ki açlıktan ve susuzluktan öldüler. 

İttihatçıların memleket için yapacakları bu hayırsız ada olayı gibi hayırsız olacağı belli olmuştu.  Hürriyet getirdik derken koskoca imparatorluğu on yılda tarumar ettiler. İnsanların tarumar olmasından köpeklerde nasibini aldılar. Osmanlılarda hayvan sevgisi gücünü dinimizden almaktadır. Yunus Emre’nin dediği gibi “ Yaratılanı sev, yaratandan ötürü” Allahüteala’nın yarattığı mahluklara merhamet etmeliyiz. Peygamber efendimiz ne güzel buyurmuşlar:“ Merhameti olmayana merhamet edilmez.” (Buhari)
Sonraki
Önceki Konu
Önceki
Sonraki Konu »