ÜNİVERSİTELER, BİR MEZUNİYET TÖRENİNİN ARDINDAN

Yazar: Hamza Aslan




Ülkemizde yapılan yeni üniversitelere gıpta ile bakıyorum. Bina olarak, yerleşke olarak, insana parmak ısırtacak deyimi ile birebir örtüşüyor.Makalenin üniversiteler ve mezuniyet töreninin ardından başlığı, oğlumun mezuniyet töreni izlenimleri, öğrencilerle biraraya gelme sebebidir. En sevdiğim şey olan gözlem ve öğrencilerin nabzını tutarak onlarla sohbet etmeye çalıştım. Öğrenciler üniversite hocalarından meğerse ne kadar dertliymiş. Öğretim üyelerinin powerpointle ders anlatıp onun dışına çıkamaması dikkat çekicidir. Bazı konulardaki yetersiz bilgi durumununda ise ” youtube’da bu konu ile bilgi var araştırın, öğrenin” denmesi daha da şaşırtıcıdır.
Bende bir eğitimci olarak powerpoint ile ders anlatımını faydalı bulurum. Ancak powerpoint sayesinde görsellik kullanılarak yapılan ders anlatımı ve yeni bilgilere her zaman ihtiyaç vardır.

 Powerpoint’e bağlı kalınarak konu dışına çıkamamak dersi sıkıcı kılar. Her yıl aynı ders anlatıldığından, otomatiğe bağlanmış, papağan gibi özgür düşünceninde olmadığı, değişime kapalı ders anlatım şekli öğrenciye fayda sağlamayacaktır. Bütün üniversitelerde böyle bir durumun olduğunu söylemiyorum. İşini en iyi şekilde yapan hocalarımızı, öğretim üyelerimizi tenzih ediyorum. Bir mezuniyet dolayısıyla gittiğim bir üniversitedeki böylesi bir öğretime maruz kalan öğrencilerin düşüncelerini ve mevcut olan bir aksaklığı seslendirmek istedim. Doğal olarak bir şey bilmeden mezun olup, özel sektörde ya da mesleki olarak sahaya çıktıklarında ancak kendilerini yetiştirebiliyorlar.

Son zamanlarda “her şehire üniversiteler yapıldı, ama boşuna “ gibi konuşan bir grupla karşılaşmak mümkündür. Aksine ben daha fazla üniversite yapılması gerektiğini düşünüyorum. ABD 350 milyon nüfusuna karşılık 3500 civarında üniversiteye sahipken, 80 milyonluk Türkiye’de bu gün 300 civarında bile üniversite yok. Olması gereken üniversite sayısı 800 civarı olmalı diye düşünüyorum. 

Eski Türkiyede topu topuna 20 üniversite vardı. Üniversiteleri öğrenciler değil, öğrencileri üniversiteler seçerdi. Dünyanın en iyi öğrencisi olsa bile üç üniversite arasında seçim yapmak zorunluluğu vardı. Serbest piyasa ekonomisindeki rekabet gibi, üniversite sayısı artmalı ki, üretim olmalı, okullar kendi arasında rekabet ederek iyi öğrencilerin kendilerini seçmesini sağlamalıdır. Üniversite sağlam kadro kurmadıysa silinip gitmeye de mahkum olacaktır.

Avrupa ve ABD’de bile olmayan bina ve techizata sahip yeni kurulan bir sürü üniversitemiz var. Yerli ve milli ürüne olan destek dolayısıyla üretim yapan, hatta dışarıdan tersine beyin göçü sağlayan üniversitelerimiz mevcutken, sağlam öğretim üyesi kadrosu neden kurulmasın? Üniversiteler arasında çok seslilik olsun ki kalite artsın. Devlet olarak her şehre bir üniversite yapılması projesi yerinde ve olması gerekendir. “Bir sürü bina, o binaları iyi öğretim görevlileri ile doldurmazsanız olmaz ki” diyenler çıkacaktır. Bu şekilde konuşanlara “iyi öğretim görevlisi olsa bile bina olmadan ne yapacaksınız?“diye sormak lazım. Öncelikle alt yapı yapılmalı ki, sonrasında üst yapı da zaman içinde oluşabilsin.

Bizim bir mezuniyet töreninin ardından yazdıklarımız için, yaptığımız gözlem ve araştırma için öz eleştiri de diyebiliriz. Eğitimci olmak başka, eğitim konusunda uzman olmak başkadır. Bizim eğitim üzerine uzmanlığımız yok. Ama Üniversiteler, bir mezuniyet töreninin ardından gördüklerimizi de yazmak zorundayız. Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçmesi, hızlı kararların alınabilmesi, işi bilene, liyakata önem verilmesi üniversiteler, eğitim ve öğretim içinde bir şanstır. 

Eğitim camiasının sevdiği, saydığı ve eğitimin içinden gelen liyakatıyla kendini ispatlamış bir isim olan Pof. Dr. Ziya Selçuk’un Milli eğitim bakanı olması da Türkiye için ayrıca şanstır. Yani anlayacağınız Türkiye iyi yolda, Üniversiteler kadrosunu liyakata göre oluşturmalı, üreten, kendini yenileyen, değişime açık kadroların yetişmesi bu günden yarına olacak bir iş değil. 2023, 2053, 2071 hedefleri için ABD ve Avrupa’dan ülkemize başlayan tersine beyin göçü teşvik edilmeli, liyakata önem verilerek  Yeni kadroların oluşması sağlanmalıdır.          

Sonraki
Önceki Konu
Önceki
Sonraki Konu »