Türklerde Güreş

  Yazar: Hamza Aslan  


   


Güreş sözcüğünü anlam bakımından incelersek, kökünde Kür ile eş sözcüklerinin var olduğunu görüyoruz. Kür’ ün eş anlamının göz olduğunu söyleyen araştırmacılarımız vardır. İsmet zeki Eyüpoğlunun değerlendirmesine göre güreş, karşılıklı olarak birbirini görmek, aynı zamanda tartmak ve dengelemek olduğunu belirtir.

Divan-ı Lügat’it Türk’te  “Kim kür bolsa kövez bolur” (Kabadayı olan kurumlu olur) ifadesini spor tarihçilerimizden Atif Kahraman’ın yorumuna göre güreşmek fiilinin birbiriyle yarışmak olduğunu anlıyoruz. Türk topluluklarının söyleyişine bakarsak:

Türkmenlerde güreş

Azeri Türklerinde güleş

Tatarlarda küreş

Balkan Türklerinde güreş ya da güleş

Özbek ve Kırgız Türklerinde kureş

Yakut Türklerinde küres şeklinde söylenmektedir. Bu söyleyiş şekli lehçe ve şiveden dolayı aynı olmasa da genel anlamda söylemleri yakındır. Bu makalemizde Türklerde güreş, Alp-Alperen konusunu irdeleyeceğiz.

Eski Türk devletlerinde güreşin ayrı bir yeri vardır. Düğünlerde, Toylarda, yuğ törenlerinde mevsim bayramları gibi onlar için önemli etkinliklerde mutlaka güreşler yapılırdı. Millet olarak güreş sevilip, güreş tutanlara saygı duyulurdu. Bu sevginin sebebi ruhunda olan savaşçılık, kahramanlık duyguları güreş sporunu sevdirmiştir.
Türk milleti güreşin yanında okçuluk, binicilik milli sporlarımızdır. Sibirya da yapılan arkeolojik çalışmalarda, Ordus’ta tunç levha üzerine yazılan bilgilere göre “Alplik” teşkilatının kurulduğunu anlıyoruz. Tunç levha üzerinde iki alp’in güreş tuttuğu resmedilmiştir. 


Alplik Teşkilatı

Türkler M.Ö 6. Yüzyılda kurulan Alplik Teşkilatı Türkler için devletin güvenliği açısından önem arz eder. Alp Türklerde üç aşamadan geçmiştir.

Birinci aşama Türkler islamiyeti kabul etmeden önce, Şamanizm’in hakim olduğu dönemde bir Alp tamamı ile kendisi için, itibarı için, maddi imkanlara kavuşabilmek için savaşmışdır. Maddi imkandan kastımız savaşta kazanılan ganimetlerdir. Manevi kazancı ise çevresinde itibar görür. Tanrı tarafından kabul görmesi Alp’in vefatı sonrası silahları ve atı ile gömülmesi geleneğini de getirmiştir.

İkinci aşamada ise Türkler Mani ve Buda gibi dinleri kabul etmeleri, Alpliklerine zarar vermiştir. Bu dinlerin insan ve hayvana zarar vermeme düşüncesi Alplik yıkılma neredeyse bitme dönemini yaşamıştır.

Üçüncü Aşamada Türklerin İslamiyeti kabul ettiği dönem de Alplik geleneği altın çağını yaşamıştır. Alpler yaptıkları savaşı İla-yı kelimetullah için, cihat için yaptıklarından, sonunda “şehitlik” veya “gazilik” gibi yüce makamlar olması onları daha başarılı kılmıştır. İslamiyetin kabulü ile başlayan dönemden sonra Alpler “Alpgazi” veya “Alperen” ünvanını almıştır. Türkler Alplik ve Alperenlik geleneğini daha sonraki dönemlerde pehlivanlık olarak da devam ettirmişlerdir. Alperenlerin Türk tarihi açısından önemi başkadır. Anadolu onlar sayesinde irşad olmuştur. Alperen anlam bakımından dinini yayan, tebliğ eden yiğit insan demektir. Oğuz Kağan destanında şöyle der:

Ey oğullar ben çok yaşadım.
Çok savaşlar gördüm.
Çok ok attım.
 Çok ata bindim.
Çok güreştim.
Düşmanlarımı ağlattım.
Dostlarımı güldürdüm.

Türk tarihinde görüldüğü gibi Oğuz Kağan zamanında bile güreşin olduğunu görmekteyiz. Türk tarihinde Alplikle, Alperenlerle güreş beraber anılır. Günümüzde de Alperenlere ne kadar çok ihtiyacımız var.         
Sonraki
Önceki Konu
Önceki
Sonraki Konu »