Yazar: Hamza Aslan
TRT1’de izlemekten zevk aldığımız,
TRT’nin en güzel yapımlarından olan Diriliş Ertuğrul dizisinde gördüğüm bir
sahnede, hayalini anlatırken, Anadoluyu yurt,vatan yapmayı, buralarda ölüp,
mezar taşlarının olmasını hayal eder. Mezar taşları, kabristanlar bir ülkenin
tapusu gibi, geçmişini, mazisini yansıtır. İslam- Türk kültüründe böyle heykel
ya da buna benzer büst gibi şeyler yoktur. Müslüman bir Türkün ardından
bırakacağı eser sadakayı cariye( hastane, çeşme, köprü) yani insanlara faydalı
olacak eserler bırakabilir, birde onun adını yaşatacak, ardından bırakabileceği
bir mezar taşıdır. Buna şöyle de denebilir, Mazinin şahitleri: mezartaşları
Mezartaşları birazda mevtanın
durumunu toplumdaki statüsünü gösteren sembollerle süslenerek yapılırdı. Mezar
yapımında son dönemde mermerlerde kullanılmaya başlanmıştır. Mezartaşlarına evvelinde şahide denirdi.Mezartaşlarının üzerinde işlenen
sembol hanımlarda çiçek, erkeklerde fes, sarık,külah işlenirdi. Üzerlerine
yazılan yazılarda hüzünlendirir, bazende tebessüm ettirirdi.
Gençliğe
doymayan
Muradına
irmeyan
Validesine
hasret giden
Hancıoğlu
Ali Kuzunun kızı merhume
Zeyneb
Molla ruhuna fatiha
Kabir
ruhun evi
Dünyada ölü gömme, cenaze kaldırma
ritüelleri, adetler farklılık göstermektedir. Ölü yakanlar, vahşi hayvanlara
terk edilenler olur. Semavi dinlerde ölü toprağa gömülür. Dünyada ilk cinayeti
işleyen, ilk katil olan Kabil öldürdüğü kardeşi Habil’e ne yapacağını
düşünürken, karganın avını gömmesini görüp, o da Habil’i gömer. Dinimize göre
ölülerin defin işlemi gömülerek yapılır. Peygamber efendimiz süt kardeşi Osman
Bin Ma’zunu bizzat kendisi defnetmiştir. Baş ucuna bir taş dikip”Bununla kardeşimin kabrini tanıyacağım ve
ailemden vefat edeni yanına defnedeceğim” buyurmuştur.
Musa aleyhisselam, ölüm meleği gelince salihlere yakın yerde canını
almasını istemiş, dedelerinin, babasının yakınında vefat edip , yine oraya
gömülmeyi dilemiştir. Salih müslümanın kabri yanında gömülmek o mübarek insanın
şefaatine sebep olur düşüncesi ile mübarek kişilerin kabirlerinin çevresi
sonrasında mezarlık olmuştur. Eyüp sultan, Karaca Ahmet, Merkez Efendi buna en
güzel örneklerdir. Bu mübareklere ziyaretlerde çok olmaktadır.
Vehhabilerin kabir konusunda yaklaşımları farklıdır. Büyük islam alimi Hüseyin Hilmi Işık
(Rahmetullahi aleyhi) yazdığı Vehhabiye Nasihat kitabında, Vehhabilerin türbe
ve kabir yaklaşımlarını aynı zamanda vehhabilikle ilgili verdiği bilgilerle,Vehhabiliği
merak edenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap olduğu bilgisini de verelim.
Vehhabiler, kabri belli etmeye, Türbe, kabir ziyaretine karşıdırlar. Suudi
Arabistan’da hakimiyet suudilere geçince, nice tarihi, kabir Türbe yerle bir
edilmiştir. Dinimize göre insanın vefatından sonra kabir hayatı vardır. İnsan ölse bile ruh yaşar. Aynı zamanda
bu da kabri ile irtibatın sürmesi demektir. Bir mezara sahip olmak her insanın
hakkıdır. Mezartaşı da o kişi için
dünyada adına dikilmiş adının yaşayacağı bir abidedir. Mezarı mübalağalı
yaptırmak israftır. Mezarlığa gidildiğinde ölüye hürmet edilir. Mezar üzerine
basılmaz, oturulmaz.
Yurdun
Tapu Senedi
Makalemizin başında belirtmiştik.
Ertuğrul gazinin hayalini, Anadoluya gelindiğinde yerleşecek bir vatan ararken
yerleşip mezar taşlarının olduğu bir vatan hayal edereken, aslında orayı yurt
edinirken yurdun tapu senedinin
mezar taşları olduğunu tarif etmiş oluyor. Bundan 150 yıl öncesi Ermenilere
muhtariyet verilmesi ile ilgili Erzuruma gelen Amerikan heyeti bölgede
yatıkları incelemede Müslüman mezarlığının daha büyük olduğunu görünce Burası
müslüman yurdudur dediler. Mezarlıklar, kabristanlar bir milletin ecdadına
verdiği değeri, hürmeti gösterir. Osmanlılarda mezarlıklar şehre bitişik olur.
Yada camilerin yanında küçük mezarlıklar olur Bunun amacıda insanların ölümü
hatırlaması, kalplardeki hırs, kibir, egoizimden arınması içindir. Osmanlılar
mezarlıktan korkmaz. Fatiha okumadan geçmezler. Bir yerde şehrin ciğerleri
gibiydi.
Osmanlıda vakıf esere kimsenin
müdahale etmezdi. Bu umumi kuraldı. Ancak ittihat ve terakkinin iktidar
olmasıyla Osmanlı şehirlerinde vakıf bile olsa umursamaz bir şekilde talan
hareketi başladı. Cumhuriyet döneminde de bu durum devam etti. Biraz da
Osmanlıyı hatıralardan silmek için olsa gerek mezar taşları sökülerek yerlerine
parklar, farklı bina lar yapılarak o güzelim mazi talan edildi. Asırlık mazinin şahitleri servi ağaçları
kesilerek odun yapıldı.
Mazinin
şahitleri mezartaşlarına talan
Belki de Osmanlının izlerini silmek için yaptılar.Ama bu yapılan kanun 3
nisan 1930 yılında belediyeler kanun’un 160 maddesi vakıf mezarlıklarını
belediyeye devredilmesi yapılan en büyük hataydı. Çünkü belediyenin insafına terk
edilmiş olarak dilerse satacak, her türlü talana zemin hazırlanmıştı. Bu talanı
sadece Müslüman mezarlarına yapılmaktaydı. Gayri Müslim mezarlara dokunan
yoktu. Milletlerarası yapılan anlaşmalardan dolayı dokunamadılar. T.B.M.M
arkasındaki mezarlık, ve bir sürü mezarlıklar cüzi bir fiata satıldı. Hacı
Bayram veli hazretlerinin türbesinin yanındaki mezarlık ev yapılmak üzere
satıldı. Bu talan ve satışlar sadece, Ankara ve İstanbulda değil bütün Anadolu
şehirlerinde yapıldı. Mazinin şahitleri
mezar taşları kaldırım taşı dahil hoyratça her yere kullanılmıştır.
İstanbulun ilk Müslüman mezarlığı,
Karacaahmet bu talan olmadan önce, üsküdardan söğütçeşme’ye uzanırdı. Bu yok
edilen kabristan adeta Osmanlıların tarihi açık hava müzesiydi. Eyüp Sultan
kabristanının büyük kısmıda nasibini bundan almıştır. Çoğunu okuyamadığımız,
bir Japon profösöründe dediği gibi, “dünyada
dedelerinin mezar taşlarını okuyamayan tek millet Türk milletidir” demiştir. Kültürel mirasına sahip çıkmayan, böyle
harcayan başka bir millet yok. Geçte
olsa hükümet politikası olarak kültürel mirasa gerekli ihtimam, özen
gösterilmeye başlandı. Bizde bu konuda bilinçli olalım. Kültür mirasımıza sahip
çıkalım
Kod ÇeviriciKod Çevirici EmojilerEmojiler